AĞRIDAĞI EFSANESİ-YAŞAR KEMAL

    Efsaneleri sever misiniz? Ben severim efsaneleri, mitolojik olguları, destanları, yıllardır süre gelen, dilden dile aktarılan hikayeleri. Uzun zamandır bir hikaye, öykü okuma niyetindeydim nitekim bu kitapla da bu isteğim yerine gelmiş oldu. Bir de Yaşar Kemal'i ilk defa okumanın mutluluğunu yaşıyorum. Çünkü bu da uzun zamandır istediğim bişeydi.

    Mahmut Han'ın atının Ahmet adında bir gencin kapısında durmasıyla hikaye başlıyor. Üç kez bu at uzaklaştırılsa da at yine dönüp dolaşıp  aynı evin önünde durur. Yöre insanın inancına da göre bunda bir hikmet vardır ve artık at Ahmedindir. Fakat Mahmut Han atı istemektedir. Ahmet atı vermeyince Sofi ile birlikte zindana atılır. Mahmut Han'ın kızı Gülbahar zindandaki Ahmet adındaki bu gence aşık olur. İşte bundan sonra mesele sadece at değil bu iki genç arasındaki aşktır da. Aşk dediysem şimdiki romanlardaki kadar basit bişey gelmesin aklınıza tabi. Daha gerçek, daha samimi ve daha acı. Gelişen olaylar örgüsünde Mahmut Han Ahmet'e Ağrıdağının tepesine çıkma koşulu sunar. Ancak o şekilde kızı Gülbahar'ı kendisine eş olarak vereceğini belirtir. Ağrıdağı öyle bi dağ ki giden geri gelememiştir. Dağ hep yutmuştur kendisine geleni. Çünkü dağın da kendisine göre bir efsanesi vardır. Bu efsane de anlatılmış kitapta. Bunu duyan yöre halkı toplanır. Ama toplanma öyle bir toplanma ki bu kalabalık Mahmut Han'ı bile korkutur. Herkes Ahmet'in dağın zirvesinde yakacağı ateşi dört gözle bekler. Çünkü Mahmut Han ile Ahmet bu şekilde anlaşmıştır. Dağın zirvesine çıkınca Ahmet bir ateş yakacak ve dumanından anlaşılacaktır zirveye vardığı.  Dualarla, endişelerle, umutlarla bekler halk bu ateşi ve dördüncü günün sonunda bir duman görünür. Ahmet, Gülbahar'a kavuşmak için sözünü tutsa da efsanenin sonu biraz farklı bitiyor.

  Kendinizi yormayan, tatlı, hoş, kısa bir hikaye okumak istiyorsanız kesinlikle tavsiye edebileceğim kitaplardan biri.

    Keyifli okumalar...