3 Mayıs 2013 Cuma

BEN Mİ ZAMANI KULLANIYORUM YOKSA ZAMAN MI BENİ?




Bu günlerde tamda "neredeyim? ne yaptım? nasıl oldu ? ne zaman ? neyi unuttum? ne yapacaktım ben ya?" havasındayım. Zaman o kadar hızlı akıyor ki sanki hiç bir şey yapmamışım ama aslında çok şey yapmışım çok yerde bulunmuşum gibi. Daha 3 hafta öncesinde Selma'yla tamam vizeler bitsin ALES'e çok sıkı çalışacağız demiştik ve ben hemen internetten ALES kitapları araştırmaya koyulmuştum.Ama tabi her zamanki gibi planladığımızla yaptığımız birbirine hiç uymadı ve sonuç olarak biz hiç çalışmadık.Peki bu kadar zamanda ne yaptın derseniz ben de bilmiyorum. Ya zaman cidden çok hızlı geçiyor ya da ben zamanı kullanmayı bilmiyorum.
Herşey o kadar ani ve hızlı.Hemen hastalanıp hemen iyileşebiliyorum. Daha iki gün önce ölüyorum sanmıştım yataktan çıkamıyordum bu sıcak havada nasıl oldu da grip olabildim onu da anlamıyorum. Ama bana kalırsa sadece grip olmamıştım ben başka bir şeydi. Aman bir halsizlik,mide bulantısı,baş dönmesi, bir duygusallık sormayın gitsin. Öyle ki Allah'ım ben çok hastayım deyip oturup ağlayacaktım neredeyse. Bol bol yattım film,dizi izledim bir gün boyunca. Ara ara izlediğim ama bir türlü baştan izleyemediğim Dexter'ın ilk dört bölümünü bitirdim sonra Ölü Ozanlar Derneği'ni izledim sonunda da ağladım.Bir ara bilgisayarın ekranında kendimi görmem yeni bir psikolojik travmanın başlangıcı olabilirdi. N'oluyo arkamda biri mi var?Bu ben olamam düşüncesine kapıldım. Gün boyu yatıp bir kez bile aynaya bakmayınca demek ki gelebildiğim son nokta buymuş. Gözlerim şişmiş,burnum kızarmış,suratım yamulmuş,saç baş konusuna hiç değinmiyorum zaten. Zaten ondan sonra 'BEN İYİLEŞMELİYİM' dedim ve tüm gerekli müdahaleleri yapmaya başladım ve ertesi gün hiç hastalanmamışım gibi hayata devam ettim.

Size şimdi de çok yoğun geçen hafta sonumdan bahsetmek istiyorum efenim. 23 Nisan dolayısıyla okul tatil olunca bizim 23 Nisan'a denk gelen derslerimiz Cumartesi'ye alındı ve biz yine tıpış tıpış okula gittik. Hayır öyle de bir bölümde de okuyorum ki "notları arkadaşlardan alırım" kavramı çoğu ders için yok bizde.Aynı gün benim merakla beklediğim 'Kariyer Günleri' etkinliği de olunca ben dersliklerle konferans salonu arasında mekik dokumak zorunda kaldım. Aslında böyle etkinlikler güzel ama ne yalan söyleyim katılmamdaki en büyük etken Hayko Cepkin'di. Günün Ödülü. Neyse gün boyu konferans,ders,konferans sürüp gitti ama her zaman hızlı geçen zaman o zaman geçmedi saat altıya vurmadı bir türlü. Gerçekliğine de inanamıyorum bir yandan yok ya Hayko mu gelecek bizim fakülteye kesin bir programı çıkacak kesin gelemeyecek diye düşünüyorum bir yandan da hiç kaybetmediğim umuduma sarılıp o taraftan mı gelecek yoksa şu kapıdan mı girecek telaşıyla gözlerimi dört açtım bekliyorum. Tabi bu arada herkesin elinde fotoğraf makinesı fotoğraf çekiniyorlar. Hayır birinde kendimi göstermesem birinde çıkıyorum. Öndeki arkadaş grubu kendi fotoğraflarını çekiyorlar ama biliyorum ben de çıkıyorum o karenin içinde. Allah kimseye öyle stres yaşatmasın. İçimden hep'biliyorum sonra fotoğrafı yakınlaştırıp arkada oturan kıza bakın nasıl bakış o,aha ağzı açık çıkmış,eliyle yüzünü kapamış çıkmamak için yine de becerememiş'deyip dalga geçecekler diyorum.Neyse öyle böyle zaman geçti ve Hayko karşımızda;

Düşüncelerini bu kadar sevdiğim sesine bu kadar hayran olduğum başka bir sanatçı yok sanırım. Çok sevimliydi çok güler yüzlüydü çok sempatikti. Bir çok kişi ön yargılı gelmişti gördüğüm kadarıyla ama birçoğunun düşüncelerini değiştirdi de gitti. İzlediğim ilk klibini hatırlıyorum. Sarı saçlı hallerini. O zaman sevmekten çok korkmuştum aslına bakarsanız ama zamanla röportajlarını katıldığı programlarını takip ettikçe aslında herkesten daha doğrusu televizyonda görüp hayran olduğumuz herkesten ne kadar farklı ve ne kadar doğru olduğunu gördüm.Bu kadar evrensel düşünebilmesini,kendine özgü olmasını çok seviyorum.Neyse bir buçuk saat sorulanları yanıtladı şarkı söylemedi "söyleşiye geldim" dedi.Konferans bitti herkes arkasından koştu ama kimse bir fotoğraf bile çekilemedi. Ama biz naptık? Okulun en zekileri biziz ya Hayko'ya en hayran,en çok seven. Herkes dağılana kadar bekledik. Gittik güvenliğe de sorduk okuldan çıkışını da yapmamış. Şimdi plana bakın;
O okuldan çıkacak-tabi bu arada okulda kimse kalmamış olacak-biz arabasını durduracağız sonra o inecek bizle bir hatıra fotoğrafı çekicek.Herkes mutlu mesut evine dağılacak.Pusuya yattık bekliyoruz o araba,bu araba,şu araba tek tek hepsi göz testimizden geçiyor. En sonunda onun arabası olduğuna kanaat getirdiğimiz bir araç geçti önümüzden ama yok o içinde.Hayal kırıklığıyla boş boş bakarken hemen o arabanın arkasında 3 tane motosiklet geçti. Vee biri hemen yanımdaki arkadaşım Merve'ye el salladı ben de tamamen refleks olarak ona el salladım. Güvenliğin işareti çakmasıyla onun Hayko olduğunu anladık ama yine o zaman da aynısı oldu.Ne zaman?nasıl?kim ki o?bize mi?paniği yaşarken gitti bile. Nasıl anlayamadık ? simsiyah giyinmiş bir adam kasklı,gözlüklü açıkta kalan tek yeri elmacık kemikleri olunca anlayamamamız normal.Yani gün batana kadar sadece bir el sallaması için beklemişiz. Bu da onu beklerken'den kalanlar;

Ertesi gün,Pazar günü yani. Yine aynı tempoyla devam ettik. O günün son oturumunda ise Özgün bizlerleydi. Açıkçası Özgün sevdiğim ama takip ettiğim ya da şarkılarını sık sık dinlediğim bir sanatçı değildi. Ama o da çok sempatikti. Çok biz'dendi. 11 yaşında müzik eğitimi için evden ayrılmış düşünebiliyor musunuz?
Konferanslar geç bitince hep gün batarken okuldan çıktık ve ben okulun o halini daha çok sevdiğimi fark ettim. Daha sessiz daha huzurlu.Bu da okulun bahçesinden eksik olmayan minik dostlarımızdan biri;
Her ne kadar ara sıra üstümüze gelip bize ufak çaplı bir panik yaşatsa da tatlıydı.
Gün batarken okulumuz;
Ve son olarak en sevdiğim mevsimden geriye kalan şu kare;
Hava bunaltacak kadar sıcakta değil her yer yemyeşil daha ne olsun :)
Bu arada;
HEPİNİZE HAYIRLI CUMALAR...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Benzer Yazılar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...