4 Temmuz 2013 Perşembe

GÜNLÜK-ŞU SON GÜNLER

Aslında şu son günler diye başlık attığıma bakmayın şimdi 'şu son ayın'ın sadece bir kaç gününden bahsetmek istiyorum. Yaz tatile girdiğimden beri sanırım sadece şu son üç gündür sıkılıyorum. Onun öncesinde sıkılmaya dahi vaktim olmamıştı.İşe girdim çıktım ki şu anda deliler gibi pişmanım ben de acayip bir psikoloji oluştu her gün rüyamda patronumu görüyorum.Cidden. Okul bitince ben napıcam demekten kendimi alamıyorum sanki bir anda son son sınıf oldum.Şu üç yıl ne çabukta geçti. Güzelde geçti. Ya bitince? Asıl gözümü korkutan o kısım işte ben okul bitince ne yapıcam? Gerçi bu iç karartıcı düşüncelerim çoktandır var. Bir de Çan'da gördüğüm "Ekonometrist Börekçi" tabelası beni daha da düşündürmeye başladı. Kısaca geleceğim beni korkutuyor deyip ve yazmak isteğim asıl konuya geleyim.
Evet şu son günler çok dolu doluydu. Dayımın düğünü,sürekli yolculuk hali,araya sıkışan -azıcık da olsa- iş hayatım derken geçti bir ay. Ve ben size bu bir ay içinde gitmeye fırsat bulduğumuz köyümüzden daha doğrusu anneannemlerin evinden bahsetmek istiyorum.

                                                           
İşte resimde gördüğünüz ev dedemin evi. Bir zamanlar misafiri eksik olmayan,bahçesinde salıncaklar kurduğumuz,doyasıya eğlendiğimiz herkesten uzak huzur bulduğumuz ev. Ama ne yazık ki tam 7 ay önce dedemin vefat etmesiyle bomboş kalan ev.Oturma odasında,her zaman camın önünde oturan dedemin evi.
Çok özlediğimiz,çok sevdiğimiz,çok şefkatli dedemizin evi.
O'nsuz eğlenmekten çok O'nu hatırladığımız ev.


 Burası da her zaman oturduğumuz kayısı ağacının altı. Küçükken bu ağaca çok çıkardık. Her yaz genellikle bu ağaca salıncak kurardık.Aslında geçen sene bu ağacın çevresi yemyeşildi ama şimdi kimse olmayınca her yer kurumuş gitmiş tabi.

Burası da sanırım 7-8 yıl önce dayımlarla çıktığımız kaya. Çıkışımız kolay inişimiz zor olmuştu. Hatta o zaman bu kayanın üstünde bir taşın altına kağıt saklamıştık 'bakalım bir daha çıktığımızda kağıt yerinde duruyor olacak mı'diyerekten.
Başakların arasında tek kalmış gelincik.
Gülhatmi çiçeği.
Benim de çok sevdiğim papatyalar.
Evet burada da minicik bir uğur böceği var.
Zaten uğur böceği hiç eksik kalmazdı bahçede.
Bu da zar zor resmini çekmeyi başarabildiğim tek kelebek.

Kısacası bu evde geçirdiğimiz günler çok güzelmiş aslında. Düşünsenize gürültüden,insanlardan,sıkıntıdan kaçıp huzur bulduğumuz yermiş.Dağların yeşilliğin arasında herkesten her şeyden uzak. En güzeli dedemin yanıymış.
Aslında yapılması gereken en güzel şey şu üç günlük dünya için kimseyi kırmamak. 'sevgi' denilen duyguyu doyasıya yaşamak. Elimizde ve yanımızda olanların kıymetini iyi bilip onlara bol bol sarılmak...

2 yorum:

  1. ah bu fotoları görünce ben de dedemin evini hatırladım. aynı şehirdeyiz, yakınım ama gitmek istemiyordum evin yakınlarına. dedem ve ananem öldükten sonra iyice eskidi. sonunda satıldı. geçen ayda yıkılmış, hala gidemiyorum oralara:((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında elimizde fırsat varken gitmek lazım böyle yerlere. Dedem gittiğimi görebilseydi eğer mutlu olurdu. Belki burası da satılır ve yıkılır kim bilir.

      Sil

Benzer Yazılar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...