15 Eylül 2013 Pazar

BEN KAÇAR



Selam.
Nasılsınız?
Ben mi ? Kötüyüm.
Neden mi? Yanı başımda valizim,bir eksik var mı diye kontrol ediyorum çünkü 6 saat sonra evimde olmayacağım.
Ailemden ayrı geçireceğim günlerin başlangıcı şu 6 saat sonrası.
Son sınıf oldum üstelik ben liseyi de ailemden ayrı okudum.4 yıl lise 3 yıl üniversite. Toplamda 7 yıldır sadece tatillerde bir araya gelebiliyoruz. Belki bundan dolayı tatiller hep uzasın istiyorum. Aslına bakarsanız tatiller uzasa kesin evde her gün kavga ederiz :) Çünkü insan bir kere evinden ayrılınca geri döndüğünde aile bireyleri ile anlaşması gerçekten zor oluyor. Ama yine nedense evden her ayrılışımda,her tatil sonunda içimde bir burukluk oluyor. Ayaklarım geri geri gidiyor.
Bugün Tuana'ya baktım. Kırmızı eteği,beyaz ayakkabısıyla koşuştururken,gülerken.Ben onu çok özleyeceğim. Ablasının bir tanesi o ya özlenmez mi. Tuana daha küçükken hep şunu düşünürdüm
"ben bu çocuğu bu kadar seviyorken kim bilir annem ne kadar seviyordur." Demezler mi anne yüreği,sevgisi bir farklı. Tuana'nın sevgisi kalbimde o kadar büyük yer kaplıyor ki çoğu kez ona baktığımda "iyi ki var" diyorum. Gerçi her ne kadar bazen beni çileden çıkarsa fazla kaprisli olsa da çok seviyorum.
Dün, yaz boyu çektiğimiz fotoğraflara baktık. Çoğu kimseye gösterilmeyecek cinsten.
Hani böyle herkesin hanım hanımcık durduğu güzelce gülümsediği fotoğraf kareleri vardır ya işte onlardan biz de çok az. Ya düşünün bazı fotoğraflarda babam bile balık dudak yapmış. Her ne kadar tam olarak yapamasa da bize ayak uydurmuş yani. Babam eskiden ne otoriterdi bilseniz. Gerçi hala otoriter de. En azından artık bizimle nasıl eğleniyor,nasıl espriler yapıyor görseniz. Cidden babamın böyle olacağını hiç tahmin etmezdim. Çocukluğumda tanıdığım babamla şimdi ki arasında dağlar kadar fark var desem yeri yani. Tabi benden sonra 2 çocuk geçen 21 sene annemi de babamı da çok değiştirdi. O eskiden korktuğum,çekindiğim babam yok artık. Tam tersi daima arkamda duran,bizle gülen bizle ağlayan,derdim olduğu zaman yol gösteren çoğu zaman beni gururlandıran şepşekercik bir babam var.
Anneme gelince aslında o çok değişmedi. Bu kadın değişmez. İnat. Ama çok tatlı. Anneme takılmayı o kadar seviyorum ki anlatamam. O sinir oluyor biliyorum ama çok eğleniyorum ben yaa :)
Annem böyle kendine has hareketleri olan bir kadın. Aslında çoğu anneler ve babalar aynı bana göre ama annemin belli hareketleri var böyle kimsede olmayan. Mesela annem "kim milyoner olmak ister" programının hastası. Onun için her yeni bir bilgi, milyonerde soru olarak çıkma potansiyeli taşıyor. Sırf bunun için öğrendiklerini hafızasında tutmaya çalışıyor. Ya haberlerden tutun da belgesellere kadar her şeyi milyonerdeki soru potansiyeli olarak düşünüyor ve hafızaya depolamaya çalışıyor. Kalbimi temiz ne, şunu sorabilirler dediği soru da 2-3 hafta sonra cidden programda soruluyor. Diyorum başvuralım senin adına belki çıkar ama yok. O televizyon karşısında bizim bilemediğimiz soruları bildiğinde daha mutlu oluyor. Böyle işte benim annem biraz değişik ama sepsemli.
Bir de evimizde ergenimiz var. Tuğba.
Çok gülen. Çok ağlayan.
Annemle çoğu kez ders,telefon,arkadaş mevzuları yüzünden kavga eden şahıs. Eskiden ben de Tuğba'yla o kadar kavga ederdim ki. Of ne biçim. Ama şimdi. Çoğu zaman daha konuşmadan bir bakışımızla anlaşabiliyoruz. Hatta bazen bir bakıyoruz sonrası sonu gelmez bir kahkaha. Annemler genellikle neye bu kadar güldüğümüzü anlamıyorlar tabi. Zaten anlatsak onlara komik gelmiyor. Biz de anlatmaktan kaçınıyoruz.
Dün iki tane 'yaza veda' ya da 'yaz sonu' tarzı video çektik. Eminim ben Çanakkale'de tekrar tekrar izleyip gülerim.
İnsanın kardeşi olması çok güzel bir şey. Hele ki kardeşinizle güzel vakit geçirmeyi başarabiliyorsanız.
İşte benim canımdan çok sevdiğim aile üyelerim bunlar.
Allah onları başımızdan eksik etmesisin.
Aslına bakarsanız ailemden bu kadar bahsettim ama ben Çanakkale'den buraya dönerken de çok üzülüyorum.
Dengesiz bir insanım değil mi?
Ama napıyım ya orada da arkadaşlarım var. Onları da çok özlüyorum.
Aslında içimde hem burukluk var hem sevinç. Şimdi gidicem ya önce Ankara'da,Aşti'de Esra'yı, Fatma'yı göreceğim. Bir mutluluk var içimde. İkisine de kocaman sarılacağım. Her zaman bitmek bilmez yol bana kısacık gelecek onlarla.
Sonra okulda Sefa'yı, Gülay'ı belki Şule'yle Sultan'ı göreceğim. Gülaylarla beraber derse girmeyi, hocaların odalarının önünde beklemeyi özlediğimi fark edeceğim. Şule ve Sultan'la okulda karşılaşmazsak haberleşip ders çıkışı buluşup, çok çok konuşup çok güleceğiz yine. Şule nefes almadan konuşup bizi yine şaşırtacak. Bu kız nasıl başarıyor bunu diye düşünüp arada nefes almasını hatırlatacağız.
Sonra büyük büyük planlar. Sefa ve Gülay'la çok çalışıp,çok başarma planları. Tabi çoğuna yine uymayacağız. Gerçi biz artık iyice öğrendik bunu. Her dönem planlar yapılır ama her defasında bu planlar bir bir yıkılır.
Esra'yla da gezme programları. Nereye gitsek.? Ama çoğu zaman paramız olmayacak. Bazı yerleri elemek zorunda kalacağız. Ama olsun bize göre daha keşfedilmeyi bekleyen,bir fotoğraflık hakkı olan sokaklar çok fazla.

Aslında ben bunca şeyi neden yazdım biliyor musunuz?
Uzunca müddet olmayabilirim çünkü.
Son sınıf. Kpss. Dersler. İnternet problemi.
Tüm bunlar yazmama engel oluşturacak.
Bloğu ilk açtığım zamanları düşünüyorum da boşluğa konuşuyor gibi hissediyordum. Ama sonradan bir baktım benim de yazılarıma yorum gelmeye başladı. İşte sizin o güzel yorumlarınız beni içimi dökecek kadar yazdırdı.

 Ben buralarda yokken siz bol bol yazın. Nasıl olsa okurum hepsini bir gün.
Sevgilerimle...



2 yorum:

  1. Aa been :)) Çok hoş olmuş tatlım yazın; biraz eğlenceli, biraz duygusal...

    YanıtlaSil

Benzer Yazılar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...