21 Mayıs 2014 Çarşamba

VİCDANLARIMIZ NASIR BAĞLAMIŞ



Kimse kimsenin yangınına su olmuyor, olamıyor biliyor musun ? Ateş düştüğü ocağı yakıyor ve ateş düşmeyen ocaklar bunu anlayamıyor.
O kadar zor günlerden geçiyoruz ki yüreğimiz yanıyor. Yanıyor da ne yapıyoruz ? Soma'da o kadar can verdik. Sosyal medyada da o kadar güzel yas tuttuk ki. Yazdıklarımızı okuyan biri bizi kederinden ölüyor zannetti. Oysa ki biz günlük hayatlarımızın rutin işlerine devam ederken konuştuk Soma'yı. Televizyonum yok, o sıralar internetim de yoktu. Ancak gazetelerden okuyabildim olanları.(Sedat Laçiner hocanın bu konuyla ilgili yazısını okumanızı tavsiye ederim.) Okula gittim. Ben okuduklarımı anlattım. Arkadaşlar izlediklerini. Ders aralarına hüzünlerimizi sıkıştırdık. Sonra hadi bir şeyler yapalım dedik. En güzeli dua değil midir? Yasin okuyalım , tanıdıklara haber verdik. Kim geldi ? Avuç kadar insan. Olsun Allah'a şükür, belki onlarda dualarını kendi kendilerine yapmışlardır ne dersin ?
Benim tek yapabildiğim dua etmek. Bir de sağ olsun İsmail hoca "bahar şenliklerine ayrılan bütçeler Soma'ya gitsin" düşüncesiyle dilekçe yazmamıza vesile oldu. 19 Mayıs'ta imzalarımızı atıp geldik. Bu kadar işte. Yaralarına ancak bu kadarcık merhem olabildik, eğer o da becerebildiysek.
Dedemin vefatına kadar çok sevdiğin birini kaybetmek nedir bilmedim ben. 17 ay önce ilk defa böylesine bir acıyı yaşadım. Onu özlüyorum, arada bir rüyalarıma geliyor. Belki diyorum, babasız kalan onlarca masum  çocuğu da rüyalarında ziyaret ediyordur babaları. Okşuyordur ipek saçlarını ve diyordur bak cennetteyim ben, mutluyum. Şimdi kaç ev babasız, evlatsız kaldı. Kaç baba, abi, dayı, amca gözlerini kapadı bu dünyaya. Onlar bu dünyaya gözlerini kapayıp başka bir dünyaya nazarlarını açarken, biz burada kendi paçamızı kurtarmanın derdine düştük. İhmal yok dedik, sayıları olduğunca az gösterdik. Herkes bir başkasına yükledi de yükledi. Bu kadar acının içinde insanı insanla kırdık.
En çokta neye üzülüyorum, 13 Mayıs ve onu takip eden günlerde o kadar çok konuştuk, izledik, dinledik, sosyal medyayı inlettik. En fazla bir hafta yaptık bunu. Klavye ustalığı ya bizimkisi. Aslında Twitter'da Facebook'da çok üzgündük ama normal hayatlarımıza da devam ettik. Şimdilerde sosyal medyadaki üzgün tavırlarımızdan da vazgeçip normalde nasılsak öyle yazıp,çiziyoruz. Bundan sonraki süreçte her yılın 13 Mayıs günü yine sosyal medyada yas tutacağız. Sizi unutmayacağız yazacağız, ama sizi en çok arkada bıraktığınız gözü yaşlı evlat, eş, ana, baba, sevdikleriniz unutmayacak. Bilmiyorum vicdanlarımızın sesini nasıl susturacağız.
Bir de ne biliyor musun? Düşünsene ölümü bekliyorsun orada. Kurtulma umudun çok çok az. Yani o son anda insan ne düşünür. Neyin pişmanlığını yaşar? Ne için dua eder. Neye kızar. Ecel buraya kadarmış mı der yoksa bu kadar ihmale yol açanları Allah'a mı havale eder?
Yarın olacak.
Ben yine yazacağım oturup kendi sıkıntılarımı anlatacağım. Ne okudum ne yaptım onu yazacağım. Sizin yazdıklarınızı okuyacağım.
Kendi derdimizde kavrulup gideceğiz ne yazık ki.
Bizi bağışlayın.

1 yorum:

Benzer Yazılar

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...